30 Kasım 2008 Pazar

fenerbahçe - beşiktaş

biletsiz ve bilet bulma umutsuz bi' anlık gazla evden çıktım stadın önüne kadar formam ve atkımla geldim... bilet aradım, tanıdıklara sordum... bi' türlü bulamadık..
en sonunda formalar atkılar gizlendi ve migros tribününden bilet aldık... 4 kişi girdik içeri.. 2 Karagümrük'lü arkadaşa da haber verdik, onlar da bizim gibi girdiler...
Beşiktaş tribünündeki arkadaşlarımıza bakıp el-kol hareketleri yaptık, kolpadan küfür ettik; onlar da bize aynı şekilde karşılık verdiler, maç başlamadan, daha fenerbahçe tribünündeyken inceden eğlenmeye başlamıştık... bu eğlence Beşiktaş çocuğu olduğumuzu anlayan polisin yanımıza gelip ''beyler lütfen olay çıkarmayın, sakin sakin izleyin maçınızı'' uyarısıyla son buldu...
birden aklıma Sting geldi... içimden '' i'm a Beşiktaş man in kadıköy '' diye şarkı söylüyordum... bu arada sağolsun fenerbahçe taraftarları yöneticilerini haksız çıkarmak için yarışıyorlardı; '' kadıköy'de küfür yok!! ''... komik... daha maç başlamadan, annelerimizin kulakları bol bol çınlatıldı... baktık ki bu iş böyle olmayacak, yukarıya çıktık; bi' büfecinin yanına gittim ''biz Beşiktaş taraftarıyız, duramıyoruz burada, anahatar varsa bizi ait olduğumuz yere gönder'' dedim... bi' başkasına yönlendirdi beni... kısa boylu, kel ve göbekli ve bi' o kadar da (sedat abi'den asabi olmasın) asabi güvenlik şefinin yanına gittim; derdimi anlattım; ''beyler, dikkat çekmeden 3'er 3'er gelin'' dedi ve amacımıza ulaşıp kendi tribünümüze geçtik...
taraftar maça mükemmel başladı, tüm sesimizle yüklendik... futbolcular da bizden etkilenmiş olacak ki onlar da deli gibi bize yakın kaleye doğru saldırıyorlardı... bu arada fenerbahçe'nin golü geldi... maçın başından beri susan fenerbahçe tribünleri yeniden küfüre başladı... sesimiz yettiğince biz de aynı şekilde karşılık verdik...Beşiktaş yine saldırmaya başladı ve gol geldi... o sevinç ve hırsla bi' ara fenerbahçe tribününe zıplayıp mevzu yapacağımı düşündüm... üzerimizdeki teller mani oldu, sağ olsunlar....
sonra yine fenerbahçe'nin golü, yine karşılıklı el - kol hareketleri, yine küfürler... ve yine maçın başından beri olduğu gibi Beşiktaş saldırdı, fenerbahçe sivasspor kimliğine bürünüp kontra atak oynamaya devam etti...sonra ne oldu bilmiyorum, herhalde bünyamin gezer ''fenerbahçe yarıştan kopmamalı'' dedi ve 2 tane bedava sarı kartla cisse'yi attı...
budan sonrası malum... saldır Kara Kartal, yaslan sarı kanarya....
maç 20:45'te bitti... 22:15 civarı dışarı çıkarıldık...haydarpaşa'ya kadar gereksiz yere yürütüldük.. herşeye rağmen eğlenmeye devam ettik... halı sahada maç yapan elemanlara bile tezahürat yaptık ''o forma kutsaldır nasip olmaz herkese, sabrımız taşıyor adam gibi oynayın''... taraftarın verdiği gaz işe yaradı ve C. Ronaldo formalı çocuğun golü geldi...

yenildik, yorulduk, üzüldük ama orada olmak güzeldi... orada olmak görevimizdi ve zor da olsa görevimizi yerine getirdik...şimdi elimde ksılmış, çatlayan bi' ses ve bozulmuş, sürekli kramplar giren bi' mide var... sanırım bi' kaç gün hasta olup yatıcam...
orada olan, olmaya çalışan herkese teşekkürler...

20 Kasım 2008 Perşembe

Albert Morgan Vs Süreyya Soner





Malumunuz, yeni Nike reklamında Manchester United'ın malzemecisi Albert Morgan'ı oynatmışlar; epey de eğlenceli bi' reklam filmi olmuş...


Albert dayı çok başarılı bi' oyunculuk çıkarmış, topla sekmeler, direkleri dövmeler, soyunma odasında şekiller falan çok hoş... Ama isyanım var hacı !!!


Biz ''malzemeci'' deyince ''Süreyya Soner'' cevabını vermeye alışmışız... Kaytan bıyıklarına, kavruk haline, babacan tavırlarına hasta olmuşuz... Ey Nike, sen Süreyya Abi'yi görmüş adama getirip ceylan gibi seken Albert'ı gösterirsen ''bu ne be??'' tepkisini alırsın tabi....

Albert efendiye de bi' çift lafım var...

Ya usta reklam filmi çekiyorsun, tabi rol yapacaksın ama o kırmızı body'yi giymeseydin bari... Yaşın nerden baksan ha Feldkamp'tan 2 fazladır ha Aragones'ten 5 aşşağıdır; hiç mi utanmadın Albert dayı... Nerde Türkan Şoray Kanunları nerde Manchester Duruşu... Yazık etmişsin kendine Albert usta... Yarın bi'gün emekli olduğunda Manchester United'lılar Lokali'nde oturduğunda seni ne okeye dördüncü alırlar ne de muhabbetini dinlerler... Yancı olursun Albert'ım... 15 dakikalık şöhret uğruna harcadın bütün karizmanı... Çoluğun çocuğun, Ronaldo'nun, Rio'nun maskarası oldun... Allah onların da müstehakı neyse versin...''c'mon Abe, go on Abe'' diye diye yediler senin başını... Yaşına başına bakmadan el kadar bebelere maskara ettin kendini Albert...

Neyse ya... Şaka bi' yana; çok güzel reklam olmuş keyifle izliyorum... Çekenin yazanın ellerine sağlık... (Sevgili Nike, son paragrafta hafif yalaklandım... Belki sponsorluk teklif edersiniz diye damar yaptım... Hepsi şakaydı Nike abi... Valla bak...Abimm)

Hee bi' de bugün ntvspor'da izledim; Milli Takım malzemecisi Cengiz Çelik'e de bi' video hazırlamışlar... Aynı Albert amcam gibi hareketler, inceler yapıyor... Bi' de üstüne, kendi vurduğu topu tribünlere koşup kontrol ediyor... Yapsın tabi, eksik kalmasın...

Avusturya - Türkiye


Milli maçları izlemekten keyif alamıyorum... Avrupa Kupası'ndaki tüm fantastik olaylara rağmen bi' türlü ''hadi be oğlum, saldır Milli Takım'' zihniyetine bürünemiyorum... Karşıtlık duygusu olmadığı için herhalde... Herkes aynı takımı destekliyor, herkes aynı formayı giyiyor... Etrafta ne kazandığımızda dalga geçebileceğim kimse var ne de kaybettiğimizde beni kızdıracak kimse...

Avrupa kupası farklıydı tabi; o maçlarda çok formalar - t-shirtler yırtlıldı, sesler kısıldı, keyiften ve kederden çok alkoller alındı...

Dün akşam yine aynı duygularla başladım maçı izlmeye... Sıkıldım, kanallar arasında gezindim hatta boks maçı bile izledim... Avusturya oynadı bizimkiler baktı bana da daral geldi doğal olarak...

Sonra ne oldu bilmiyorum; golü yedikten sonra bizimkilere sihirli değnek mi değdi artık ne olduysa çıldırdılar resmen... Uzun zamandır bu kadar süratli bi' maç izlemedim... Sanki ''sen misin Milli Takımı izlemeyen terbiyesiz??'' diyordu Tuncay, Aurelio, Kazım ve diğerleri...

Hatta maçı anlatan spiker bile o kadar çılgınca anlatıyordu ki maçı bi' an ''ya hacı Dünya Kupası çeyrek final maçıydı di mi bu??'' dedim kendi kendime...

Süper bi' maçtı, çok eğlendim, atılan 6 golde de ''aboovv, aheeyyy, vaaaşşş'' gibi ilginç efektlerle yaşadığım keyfi sevenlerimle paylaştım... 2-4 kazandık ve ben de yeniden Milli Takımı tutmaya başladım... Ama hala etrafta kızdırılacak Avusturyalı'lar, İspanyollar, Fildişi Sahilliler yok....


sıpeyşıl tenks tu : Ömer Üründül.... Futbol zevkimize yorumlarıyla renk(gri) kattığı için bu ödülü kendisine takdim ediyorum... Yaşam boyu başarı ödülü ''En İyi Ömür Törpüsü'' dalında Ömer Bey'e gidiyor...

18 Kasım 2008 Salı

Eskişehir


Pazar akşamı Beşiktaş - Eskişehirspor maçı var...

Ben ki, pazar günleri maça gitmekten nefret eden bi' insanım, ama bu maçı iple çekiyorum... Çünkü biliyorum, bulunduğum tribünden sol tarafa doğru baktığımda ''kendilerine ayrılan yer''de birileri olacak... Kazandığı için değil, orada olduğu için mutlu olacak insanlar bağıracak, pankart açacak, atkı sallayacak...

Herkes biliyor bunu; tribüncülük'ün önemli parçalarındandır Eskişehir taraftarı... Bu hafta bizim mekanımıza gelecekler ve şeref verecekler...

Play Off maçlarını bizim evimizde oynadılar ve bizim tribünümüzde desteklediler takımlarını. Şimdi aynı yere konuk olarak geliyorlar iyi ki de geliyorlar... ''süper lig''e çıkmalarına deli gibi sevinen bana geliyorlar...

Aslında ben, bu ilk maçın Eskişehir'de oynanmasını isterdim... Trenime binip Eskişehir'de inmek, o soğuk havayı hissetmek istiyordum... Olmadı, ilk maçımız İnönü'de... Uzun zamandan sonra yeniden Eskişehir'e gitmek için biraz daha beklemem gerekecek sanırım...

5 Ağustos 2008 Salı

Destur


Çok uzun zaman oldu yazmayalı.... aynen devam ediyorum, kaldığımız yerden...

üstelik artık yazmak için daha fazla konum olacak... sanırım ligin başlamasıyla birlikte show tv spor servisinde çalışmaya başlıycam... aman diyim, nazar değmesin...

13 Mayıs 2008 Salı

El Emeği, Göz Nuru (Vol.1)
















Beşiktaş'ımıza Libertodores Kupası'nda Başarılar Dilerim


Ayıp diye bi'şey var... Hakem hatalarına hiç girmiyorum, o hatalar olamasa belki şampiyonluk şansı bile olabilirdi Beşiktaş'ın. Ama hakkıyla elde ettiği UEFA Kupası şansı ''3'lü averaj'' diye saçmasapan bi' uygulamayla elinden alınan Sivas Spor'a ayıp olmuyor mu..?

Adamlar sezon boyunca iyi kötü oynadı ve son haftada 3'lü averajı çıkardılar Sivas'ın başına.. Çok yanlış işler bunlar... Bi' Beşiktaş taraftarı olarak resmen utanıyorum bu durumdan...

Sen ki Beşiktaş futbolcususun, nasıl bi' yılışıklıkla son dakikada Sivas'tan o golü yiyip 2'li averaja denge getiriyorsun ve utanmaz gibi Fenerbahçe'nin mağlubiyetiyle UEFA'ya gitmeyi başarı olarak görebiliyorsun..? Biz aramızda bu duruma ''elin şeyiyle gerdeğe girmek'' deriz...

Yemin ediyorum utanıyorum bu ''UEFA başarısı''ndan...

Büyük ihtimalle gittiği gibi hemen geri dönerdi Sivas, ama yine de haklarının gasp edilmesi beni çok rahatsız ediyor...